16/07/2015
ONBİR
AYIN SULTANI RAMAZAN, BAYRAMI
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Müslümanların iki
büyük bayramından biri. Ramazan ayında tutulan bir aylık orucun bitiminde
Şevval ayının ilk üç günü müslümanların bayram günleridir. Ramazan bayramına, o
gün fıtır sadakası verilmesinden dolayı "Fıtır bayramı" adı da
verilmektedir.
Resulullah (s.a.s) Medine'ye hicret
ettiği zaman Medinelilerin eğlenip neşelendigi iki bayramları vardı. Hz.
Peygamber Medinelilere özgü olan, cahiliye izleri taşıyan bu bayramların yerine
bütün müslümanların sevinip eğleneceği İslâm'ın iki bayramını onlara haber
verdi: "Allahu Teâlâ size,
kutladığınız bu iki bayramın yerine, daha hayırlısını, Ramazan bayramı ile
Kurban bayramını hediye etti" (Sünen-i Ebû Dâvud, Salat, 239). Bayram,
Ramazan çıkıp bayramın başladığı Şevval hilalini görmekle, havanın bulutlu
olması durumunda da Ramazan'ı otuz gün tutmakla başlar. Ramazan'ın yirmi
dokuzunda hilal görünürse, ertesi gün Şevval'in biridir ve bayram yapılır
(Sünen-i Ebû Dâvud, 3/306).
Ramazan bayramı, bir aylık oruçtan sonra yeme-içmenin
ve her türlü helal nimetten yararlanmanın mübah olduğu; müslümanların eğlenip
birbirlerini ziyaret ettikleri, hediyeleştikleri; çocuklarin, fakirlerin ve
kimsesizlerin sadaka verilerek sevindirildiği; kısaca İslâmî kardeşliğin
toplumun her kesiminde canlı olarak yaşandığı; bütün bunlarla birlikte Allah'a
karşı da sorumluluklarının bilinciyle topluca namaz kılıp birbirine nasihat
ettikleri sevinç günleridir. Ramazan bayramında yapılması vâcib olan fıtır
sadakası vermek, bayram namazı kılmak gibi ibadetlerin yanında sünnet, müstehab
olanları da vardır. Ramazan'ın ilk gününde oruç tutmak ise haramdır.
Ramazan bayramı sabahı erken kalkıp bayramın
canlılığını hissetmek, diğer günlerden farklı bir gün olduğunu görmek, cünüp
olsun olmasın guslederek temiz (mümkünse yeni) elbiseler giymek, pis kokulu
yiyeceklerden uzak durmak, ağzı misvaklayıp fırçalamak, güzel kokular sürünmek,
saçı-sakalı, tırnakları ve vücudun diğer yerlerindeki kılları sünnete uygun bir
şekilde temizleyip düzene koymak, İslâm'ın adabından olan güzel şeylerdir ve
müstehabtır. Ayrıca fertlerin birbirine
karşı diğer günlerden daha fazla güleryüzlü davranması, neşeli görünmek,
topluca bayram namazına gitmek; namazdan önce varsa hurma, hurma yoksa tatlı
bir şey yemek; bunun da bir, üç, beş gibi tekli olmasina dikkat etmek; namaza
giderken Allah'ı zikretmek, karşılaşılan müslüman kardeşlerle selamlaşip bayram
sevincini paylaşmak, bu günü daha bir anlamli kılacak davranışlardır ve Hz.
Peygamber'in sünnetleridir. Yakın akrabaların birbirini ziyaret edip sorması,
ihtiyaç içinde olanlara yardımcı olunması gerekir. Ana-babayı unutmamak, hiç
olmazsa bayram günlerinde kendilerini ziyaret edip gönüllerini almak müslüman
evlatların terketmemesi gereken dinî bir yükümlülüktür.
Zengin olunsun fakir olunsun, bayram
gününde güç yettiğince sadaka vermek, daha fazla müslümanla karşılaşıp sevinci
paylaşmak için namaza gidilen yoldan gelmeyip başka bir yoldan dönmek
sünnettir. Sadakalarin dışında, üzerlerine vâcib olan müslümanlar, bayram
namazından önce "fitre" adı verilen fıtır sadakalarını verirler.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîlere göre sadaka-i fıtır farz, Hanefi mezhebine göre
vâcibdir (Tecrid-i Sarih, Tercümesi, 367). Bayram namazından sonra
müslümanların birbirleriyle bayramlaşıp musâfaha yapmaları, kucaklaşmaları
İslâm'ın hoş karşiladığı güzel geleneklerdir.
Sabah namazından sonra bayram namazına
kadar hiç bir namaz kılınmaz. Bu konuda İbn Abbâs'tan gelen bir rivâyet
şöyledir: "Nebiyyi Ekrem (s.a.s)
fıtır bayramı günü yalnız iki rekât kıldırıp ondan evvel de sonra da hiç bir
namaz kılmadı..." (Tecrid-i Sarih Tercümesi III, 174).
Bayram namazının cami-mescid gibi
kapalı yerler yerine açık alanda, geniş ve düz bir meydanda kılınması
sünnettir. Medine'ye bin arşın uzaklıkta bir yer vardı ki buraya
"Musallâ" adı verilmişti. Bayram namazları da burada kılınırdı. Ebû
Saîd el-Hudrî diyor ki: "Resulullah fıtır bayramı ile kurban bayramı
günlerinde Musallâ'ya çıkardı. İlk başladığı şey namaz olurdu. Sonra namazdan
çıkıp, cemaat saflarında otururken ayakta onlara dönüp vaaz eder ve
istediklerini tavsiyede bulunurdu. Abdullah b. Sâib şöyle anlatır: "Resulullah (s.a.s) ile bayram
namazında bulundum. Namazı bitirince; Biz hutbe okuyacağız, dinlemek isteyen
otursun dinlesin, gitmek isteyen de gidebilir" buyurdu (Ebu Davud II,
225).
Bayram namazlarında ezan okunmaz. Bu
konuyla ilgili pek çok hadis vardır. Ancak, halkın namazı kaçırmaması için
çağrı yapılabileceği yönünde mürsel hadisler de vardır. Örneğin,
"Resulullah, bayramlarda essalâtü câmiah (Topluca namaz kılmaya buyrunuz)
diye nidâ etmeyi müezzine emir buyurmuşlardır... Dolayısıyla bu rivâyeti kabul
edip 'namaza gelin' gibi sözlerle namaza çağırmak mekruh olmaz. Ancak "Hayyaalessalahgibi ezan cümleleriyle
nidâ edilirse bu mekruh olur" (Tecrid-i Sarih, III, 181) diyen âlimler de
vardır.
Kadınların bayram namazına gidip
gidemeyecekleri konusunda da farklı görüşler vardır. Peygamberimiz zamanında
kadınların bayram namazına gittikleri bir çok sahih hadisle sabit olmuş bir
gerçektir. Hattâ şu hadis hayizlı kadınların dahi namaza durmamak şartıyla
namaz yerine gidebileceklerini göstermektedir: Ümmü Atiyye'nin bildirdiğine
göre "Taze, kocaya varmamış
kızlara, hattâ hayızlı olanlara varıncaya kadar bütün kadınlar namazgaha çıkar,
o günün bereketinden nasiplenmek ümidiyle erkeklerle birlikte tekbir getirir,
onlarla beraber dua ederlerdi. Yalnız, hayızlı olanlar Musallanın haricinde
kalıp cemaatin tekbir ve dualarında hazır bulunurlar (namaza
katılmazlardı)" (Tecrid-i Sarih, III, 183). Diğer bir rivâyette İbn
Abbas diyor ki: "Resulullah, kadınların hutbeyi işitmediklerini düşünerek
Bilâl'i alip onların yanına geldi, onlara vaaz ederek sadaka vermelerini
emretti. Kadınlar küpesini, yüzüğünü Bilâl'in eteğine atıyorlardı"
(Sünen-i Ebu Dâvud, Salat, 239,241). Bütün bunlara rağmen, ahlak ve namusa
verilen değerin azaldığı, fitne ve fesadın yaygınlaştığı ortamlarda kadınların
cemaate katılmayıp evlerinde durmaları İslâm'ın ruhuna daha uygundur. Ramazan
Bayramınız mübarek olsun Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun.
METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR