17/10/2014
İNFAK(YARDIMDA BULUNMAK)
Rahman ve Rahim olan
Allah’ın adıyla
İnfak, nafaka verip geçindirme,
besleme, Allah
yolunda harcama anlamlarına gelir. Bir terim olarak; gerek akrabalardan ve
gerekse diğer insanlardan yoksul ve muhtaç olanlara para veya mal yardımı
yaparak, onların geçimini sağlama, demektir. Zorunlu günlük ihtiyaçlar için
harcanacak paraya "nafaka" denir.
İslâm hukukunda infakın kapsamı
geniştir. Aile büyüklerinin bakmakla yükümlü olduğu kimselere harcama yapmasını
kapsadığı gibi; diğer yoksul ve muhtaçlara yapılan zekât, sadaka ve benzeri
yardımları da anlamı içine alır.
Zekât gibi miktarı belirli yardımlaşma
hükümleri gelmeden önce, sahabe yoksullar için ne kadar harcayacaklarını
bilmiyorlardı. Muaz b. Cebel ile Sa'lebe, Hz. Peygamber'e:
"Hizmetçilerimiz ve akrabalarımız var. Bunlara malımızdan ne kadar
harcayalım?" diye sordu. Bunun üzerine şu ayet indi:
"Ey Muhammed, sana, ne kadar infak edeceklerini sorarlar. De ki:
"İhtiyacınızdan arta kalanını verin" (Bakara 219).
Zekât farz kılınmadan önce, kazanç
sahipleri, bu ayete göre, her günkü kazançlarından kendilerine yetecek kadarını
alır, gerisini sadaka olarak dağıtırdı. Altın, gümüş gibi nakit parası olanlar,
bir yıllık geçimini ayırır, geri kalanını Allah yolunda harcarlardı.
Kur'an-ı Kerîm'in pek çok âyetinde, varlıklı mü’minlere "Allah yolunda
infak" etmeleri emir ve tavsiyesinde bulunulmuş, Allah yolunda harcayanlar
övülmüştür.
"Ey iman
edenler, kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helâl
ve iyisinden Allah yolunda harcayın " (Bakara 267);
"Mallarını gizli ve açık olarak gece ve gündüz harcayan kimseler…
İşte onların, Rableri katında ecirleri vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve
onlar üzülmeyeceklerdir." (Bakara 274);
"Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her başağı yüz
taneli yedi başak bitiren bir tohumun hâli gibidir. Allah dilediği kimseye daha
kat kat verir. Allah'ın ihsanı çok geniştir. Her şeyi hakkıyla bilendir."
(Bakara 261).
Allah yolunda yapılan harcamanın,
malın sevilen çeşidinden yapılması, kişiyi "en değerli hayırseverlik"
derecesine ulaştırır. Ayette şöyle buyurulur: "Sevdiğiniz şeylerden
Allah yolunda harcayıncaya kadar Cennete ve en
değerli hayırseverlik makamına eremezsiniz" (Âl-i İmrân, 92).
Bu ayet inince, Peygamberimizin
ashabından Ebû Talha (r.a) en çok sevdiği malı olan bahçesini Allah yolunda
sadaka vermek istemiş, Hz. Peygamber’in tavsiyesiyle onu yakın akrabalarına
hediye etmiştir.
Peygamberimiz, çok sevdiği
"Seyl" adındaki ünlü atını Üsâme bin Zeyd'e vermiştir. Hasan Basrî
şöyle der: "Bir kimse sevdiği bir tek hurmayı bile Allah rızası için
sadaka olarak verirse bu ayetteki "en değerli hayırseverlik"
makamına erişir."
Ömer b. Abdülaziz, yoksullara bol
miktarda şeker dağıtır ve sebebini soranlara da şu cevabı verirdi: “Çünkü ben
en çok şekeri severim.”
İnfak edilmeye en layık kimse, muhtaç durumda bulunan akrabalardır.
Peygamberimiz şöyle buyurur: "Bir Müslüman, aile fertlerinin geçimini,
Allah'ın rızasını umarak sağlarsa bu, kendisi için sadaka olur".
Veda Haccı yılında Mekke'de hastalanan Sa'd bin Ebî
Vakkas tek mirasçısı olan kızına çok servet kalacağını düşünerek servetinin
üçte ikisini vasiyet yoluyla başkasına bırakmak ister. Hz. Peygamber razı
olmaz. Yarısını bırakmak ister. Resulullah (s.a.s), "üçte birini vasiyet
etmesi" ne izin verir ve şöyle buyurur:
"Ey Sa'd! Senin mirasçılarını
zengin bırakman, onları yoksul ve başkalarına avuç açar bir halde bırakmandan
daha hayırlıdır. Sen, Allah rızası için harcadığın nafakadan dolayı ecir
alırsın. Hatta, yemek yerken eşine yedirdiğin bir lokmadan dolayı bile sevap
kazanırsın." Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize
olsun.
METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR