19/12/2014
İSLAMDA GÖNÜLLERİ
KALBLERİ FETHETMEK
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Fetih; ülkelerin,şehirlerin kapılarını
Allah’ın buyruğunu yaymak amacıyla İslam’ın meşru gördüğü metotlar
çerçevesinde Müslüman idaresi altına almak demektir. Fetihlerde tek gaye: İlâ-yı Kelimetullah
yani Allah’ın mesajını yaymaktır. Asla bir istila yahut işgal değildir fetihler Feth; açmak,
açılmak, gaybe açılan pencereden gönle inen feyz, kalb gözünün açılması
anlamlarına gelir. Nefsin mertebelerini geçip, emmareden (süfli, hayvani
duygulardan), nefs-i kâmileye (zulmetten nura) geçiştir fetih. “Allah’tan bir
zafer ve yakın bir fetih” nazm-ı celiliyle Saff sûresinin 13. ayetinde ifade
buyurulan hakikate erişir kul.
Esma-i İlâhiyyenin tecellilerine mazhar olup, velayet makamına
eren arif de, “Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik.” hitab-ı
İlâhiyyesiyle, Fetih sûresinin 1. ayetinin sırrına nail olur. Masiva’dan
(Allah’tan gayriden) geçip, İlâhi aşkla müşahede-i Cemâle (sevgiliyi temaşa
etmeye) başlayan salik, “Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman”, Nasr
sûresini 1. ayet-i celilesinin bildirdiği fetihlerin en üstünü olan mutlak
fethe kavuşur.
Fetih; kafa ve kalbi İslam’a açmak,
daha sonra İslam’ın önündeki engelleri kaldırmaktır. Medine’ye, önce halkı
İslam’a davet için Kur’an muallimlerinden Musab b. Umeyr (r.a) ve Esad b.
Zurare (r.a) gönderildi. Daha sonra Medine, güç kullanmaksızın Rasûlullah
(s.a.v)’a kapılarını açtı. “Ülkeler ve şehirler zorla alınır. Medine ise
Kur’an’la fethedilmiştir.” buyurdu Efendimiz (s.a.v). Uhud harbinde yüzü demir
zırh ile örtülü bir kişi geldi. Hemen harp edeyim de sonra mı Müslüman olayım?
dedi. Efendimiz (s.a.v), Eşheloğullarından Amir b. Sabit’e, “Müslüman ol sonra
harb et.” buyurdu. Fethin evvela kafada yanlışı yok edip, sonra da kalbi,
niyeti fâsideden arındırması gerektiğini Peygamberimiz (s.a.v) şu hadisiyle
bildirir. Ebu Musa (r.a)’dan rivayet edildiğine göre: “Peygamberimiz (s.a.v)’e
şecaat için savaşan, hamiyyet (eşi, dostu) için savaşan ve gösteriş için
savaşanlardan hangisinin Allah yolunda olduğu soruldu. Peygamber Efendimiz
(s.a.v.) şöyle buyurdular: “Allah’ın kelimesinin (dininin) yücelmesi için
savaşan kimsenin cihadı Allah yolunda savaştır.” Süleyman Gazi, Çanakkale
boğazını geçip fethedecekleri kalenin önüne gelen mücahitlere niçin
geldiklerini sorar. Onlar da: “Biz mal, mülk için değil, ilây-ı kelimetullah
için geldik.” derler. Kale kısa zamanda fethedilir. Rumeli kapısı açılarak
fetihten fetihe koşulur. Sa’d b. Ebi Vakkas’ın gönderdiği elçiye İran ordu
komutanı Rüstem, İran’la savaşmalarının sebebini sorduğunda, Müslüman elçi
şöyle cevap verir: “Bizim arzumuz dünya değil, ahirettir.”
“Lâ ilâhe illallah deyin, İran ve
Bizans sizin olacak.” buyuran Peygamberimiz (s.a.v), hayatının her safhasını
emr-i İlâhiye uygun geçiren mücahidînin zafere ulaşacağını müjdeler. Tevhidle
kafası ve gönlü arınan mücahitler Hz. Ömer (r.a) devrinde İran’ı, 1453 yılında
da Kostantiniyye’yi fethettiler.
1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya ruh ve şekil veren Ahmet
Yesevi’nin sâlikleri ve Horasan erleri, Kuzey Afrika’yı İslamlaştı-ran Senûsi,
Mergâni ve Ticâni gruplarının mensupları, Uzakdoğu ve Güney Asya’ya ulaşan
zahitler, “Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel
olan bir şekilde mücadele et.”1 fer-man-ı İlâhiyyesiyle kalplerin fethini
gerçekleştirdiler. Cava adasını fetheden dokuz velî ve Kazeruniyye tarikının bağlıları
da gönülleri fethettikten sonra ülkeleri ellerine geçirdiler.
Osman Gazi oğlu Orhan Gazi’ye: “Oğlum!
Kuru kavga ile cihangir olma sevdası bize yaraşmaz. Bizim maksadımız Allah ve
din yolunda cihad eden olmaktır.” nasihatiyle Alparslan’dan beri Anadolu’nun ve
Osmanlı medeniyetinin ruh köküne vücut veren zihniyete tercüman olmuştur.
Fatih Sultan Mehmed’in, “İstanbul
elbette fetholunacaktır. Onu fetheden emir ne güzel emirdir. Ve onu fetheden
asker ne güzel askerdir.” şeklindeki Efendimiz (s.a.v)’in müjdesine ermesindeki
sır, mürebbii, mürşidi Akşemseddin (k.s)’le olan kalbî irtibatı, ricalullahın,
ordusunda bulunması, ulemadan Molla Gürani ve Şeyh Sinan gibi zevat-ı kiramla
kurduğu münasebettir.
Osmanlı’yı ayakta tutan değerler;
nizam ve intizamı temin eden ordu, ilim ve irfanı aşılayan medrese, edep ve
erkanı öğreten tekkedir.
Allah (c.c.)’a Açılan Kapılar
Nefsinin esiri binlerce insanı ıslaha
çalışan meşayih-i kiramdan Es’ad-ı Erbili’ye “Dinsiz Kadir” lâkaplı biri:
“Herkesi ıslah ediyormuşsun, haydi beni de ıslah et.” der. Es’ad-ı Erbili’nin:
“Abdest al, gözünü yum, karşıma otur.” sözlerine, “Alalım, yumalım, oturalım
bakalım.” şeklinde karşılık verir. Abdest alıp gözlerini kapayan zât, bir
müddet sonra ateşli kalbi, yaşlı gözleriyle “Allah” diye feryat eder ve, “Bu
hal ile canımı al yâ Râb.” der.
Es’ad-ı Erbili’nin halifeleri şeyh
Mustafa Hulusi (k.s)’nin sohbet halkasını dağıtmanın türlü planlarını kuran,
dağlarda eşkıya, bağlar-da hırsız, İpsiz Ahmet Ağa, isyanından nedametle: “Onlar
Hakk’ı ansın da ben onlara hile kurayım. Bu olacak iş değil.” deyip zikir
halkasına yönelir. Dedem Şeyh Mustafa Hulusi (k.s): “İpsiz Ahmet Ağa ıslah
oldu, kapıyı açın.” buyurur. Ahmet Ağa gözyaşlarıyla sohbete dahil olur. Çok
geçmeden nefsin mertebelerini aşarak gönül fethine erişir. Ricalullah’tan
olduğu da söylenir. Camilerde ara ara Allah diye cezbelenir. Bir seher vakti
Mevlâ’yı zikrede ede maşuk-i hakikisine kavuşur. Oturup kalktığı her yerde
Hakk’ın senâsıyla meşgul olan Üstaz-ı Âlimiz Hacı Hasan Efendi (k.s): “Bize,
isyanda olan kimseleri gönderin.” diyerek sayılamayacak insanın irşad ve
ıslahını sağlamıştır, biiznillah-i Teâlâ. Bir misal arzetmek gerekirse;
onbinlerin iştirak ettiği Adana’daki vaazlarında, isyana gitmekte olan bir
kadın, zanilerin (zina yapanların) Allah katındaki cezasını duyunca olduğu yere
düşer. “Allah beni bağışlar mı?” diye devrin müftüsüne mektup yazar. Sonra günahlarından tövbe
ederek Mevlâ’ya yönelir. Kıyamete kadar mühlet isteyen şeytan ve avanelerine
karşı mücadeleyi her an diri tutup, kafalardaki ve gönüllerdeki karanlıkları ilimle,
irfanla, aydınlığa kavuşturmalı, “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır.”
gerçeğini kendimize şiar edinip, her zaman yeni mânevi fetihlere yönelmemiz
gerektiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Allah CC selamı bereketi Rahmeti
üzerinize olsun. METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR