sitene türk bayrağı

   


Metin ALKAN
metin_alkan_20@hotmail.com
ANTAKYA VE HABİBİ NECCAR
05/08/2023
ANTAKYA VE HABİBİ NECCAR
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Habibi Neccar'ın adını genellikle Antakya'daki tarihi camiden biliriz. Anadolu'da inşa edilen ilk cami olarak bilinen Habib-i Neccar Camii'ni ziyarete gidenler burada bulunan rehberler tarafından ağırlanır ve ünlü hikaye de anlatılır. Peki, Habibi Neccar kimdir? Habibi Neccar kıssası nedir?
HABİBİ NECCAR KİMDİR?
Habibi Neccar, Hz. Musa döneminde Antakya'da kendisine hak din tebliği yapılan ve bu uğurda hayatını kaybeden ilk müminlerdendir. Musa Aleyhisselamın havarilerini göndererek dinini tebliğ ettiği Habibi Neccar, onlara inanır ve kendi halkını da hak dine davet eder. Ancak atalarının putpeterest dinlerini terk etmek istemeyenler bu duruma karşı koyar ve onun canına kastederler.
İSLAMİ KAYNAKLARDA HABİBİ NECCAR KISSASI
Habib en-Neccar; İslâmî kaynaklara göre Yâsîn sûresinde kıssası anlatılan kişi. Kur'ân-ı Kerîm'de. "karye" halkını Hakk'a davet etmek için bir şehre (Kar-ye) gelen iki elçiye destek olmak üzere bir üçüncüsünün gönderildiği, halkın bun-lara karşı çıktığı, sadece şehrin uzak bir yerinden gelen bir kişinin iman edip onları desteklediği ve bu kişinin, açıkça ifa¬de edilmemekle beraber, âyetin gelişin-den anlaşıldığına göre şehir halkı tara¬fından öldürüldüğü, onun imanı sayesin¬de cennete girdiği, kendisine kötülük eden şehir halkının ise bir sayha ile helak edildiği anlatılmaktadır (Yâsîn, 36/13-29).
Müfessirlere göre elçilerin adları Yuhannâ, Pavlus ve Şem'ûnü's-Safâ (Simun Petrus), gönderildikleri şehir ise Antakya'¬dır. Bunların tebliğini kabul eden mü¬min kişinin adı da Habîb b. Mûsâ, Habîb b. İsrail veya Habîb b. Merîdir. Tefsir ki-taplarında Habîb'in neccâr (dülger), ipek¬çi, kassâr (bez ağartan) veya ayakkabıcı ol¬duğu, günlük kazancının yarısını ailesine ayırıp diğer yansını tasadduk ettiği, cüzzam hastalığına yakalandığı için şehirden uzak bir yerde oturup ibadetle meşgul olduğu, iman ettiğini açıklayıp halkı da iman etmeye çağırınca taşlanarak, linç edilerek veya hızarla kesilerek öldürül¬düğü, kesilmiş başını eline alıp yürüdüğü rivayet edilir.Kur'an'daki âyetlerin üslû¬bu Hz. Peygamber (asm) zamanında bu kıssa¬nın bilindiğini göstermektedir.
"Bir misal olarak şu şehir halkını onlara anlat." (Yâsîn, 36/13) Mealindeki âyetle kıssa hatır¬latılarak şehir halkının akıbetinden ibret alınması öğütlenmektedir. Bu şehrin ne¬resi olduğu, hadisenin ne zaman vuku bul¬duğu ve iman ettiği bildirilen şahsın kimliği konusunda hadislerde de bir bilgi bu-lunmamaktadır.
Kur'ân-ı Kerîm'de Semûd kavmi Medyen ehli, Lût kavmi ve Ashâbü'l-Hicr gibi kavimle¬rin Allah'ın elçilerini dinlemedikleri için bir sayha ile helak edildikleri belirtilmekte¬dir. Yâsîn sûresinde söz konusu edilen şehrin bu kavimlerden birine ait olup ol¬madığı bilinmemektedir. Müfessirlerin olayın meydana geldiğini söyledikleri An¬takya'da milâttan sonra 35 yılında bir deprem olduğu bilinmekteyse de bunun Kur'an'da anlatılan hadise ile ilgisinin tesbit edilmesi mümkün değildir.
Antakya'da Habib Neccâr da¬ğının eteklerinde, aslı bir Roma tapınağı iken Bizans döneminde kiliseye, İslâmî dönemde camiye çevrilen ve aynı adı ta¬şıyan binanın altındaki üç mezardan biri¬nin ona ait olduğu ileri sürülmektedir.
HALK ARASINDA ANLATILAN HABİBİ NECCAR HİKAYESİ
Antakya'da halk arasında yaygın olarak anlatılan Habibi Neccar hikayesi ise şöyledir:
Habib-i Neccar geçimini marangozlukla sağlayan bir Antakyalıdır. (Neccar, Arapça'da marangoz demek.) Cüzzamlı bir oğlu olduğu için yaşamını dağdaki bir mağarada sürdürmektedir. Hz. İsa, iki havarisini (Yahya ve Yunus) Antakya'ya gönderir, dağları aşıp şehre giren elçiler ilkin Habib-i Neccar'a rastlarlar.
Habib-i Neccar şehre yabancı olan bu iki elçiyi görür ve kim olduklarını sorar. Onlar da Hz. İsa'nın elçileri olduklarını söylerler. Habib-i Neccar iki elçiden kendilerini peygamberin yolladığına dair bir delil ister. Onlar da derler ki: "Allah'ın izniyle biz hastalıklara şifa veririz." Cüzzamlı oğlu, onların elinden şifa bulunca Habib-i Neccar şeksiz şüphesiz imân eder elçilerin dinine. Sonra elçiler şehre inip halkı dine davet ederler; fakat çabaları sonuçsuz kalır. Hastalıklara şifâ verdikleri duyulup halkın onların etrafında toplandığını haber alan şehrin hükümdarı bu elçileri sorgusuz sualsiz zindana attırır.
Habib-i Neccar şehre yabancı olan bu iki elçiyi görür ve kim olduklarını sorar. Onlar da Hz. İsa'nın elçileri olduklarını söylerler. Habib-i Neccar iki elçiden kendilerini peygamberin yolladığına dair bir delil ister. Onlar da derler ki: "Allah'ın izniyle biz hastalıklara şifa veririz." Cüzzamlı oğlu, onların elinden şifa bulunca Habib-i Neccar şeksiz şüphesiz imân eder elçilerin dinine. Sonra elçiler şehre inip halkı dine davet ederler; fakat çabaları sonuçsuz kalır. Hastalıklara şifâ verdikleri duyulup halkın onların etrafında toplandığını haber alan şehrin hükümdarı bu elçileri sorgusuz sualsiz zindana attırır.
Uzun süre kendilerinden haber gelmeyince üçüncü elçi (Şem-un Sefa) Antakya'ya gönderilir. (Yasîn Suresi'nin 14. ayetinde geçen olayın bu olduğuna inanılıyor.) Kimliğini açığa vermeden kralın sarayına girer Şem-un Sefa; amacı, kendisinden önce gönderilen iki elçiyi kurtarmaktır. Aradan zaman geçer ve kralın güvenini kazanır Şem-un Sefa. Krala kendisinden önce şehre gelerek hastalara şifâ verdiklerini söyleyen elçileri imtihana tâbi tutmayı teklif eder. Kral, kabul eder ve elçileri çağırtır. Arkadaş oldukları hâlde birbirlerini tanımamazlıktan gelir elçiler. Oyunun bir parçasıdır bu. Şem-un Sefa arkadaşlarına: "Nereden gelip nereye gidersiniz, sizi kim gönderdi?" diye sorar. Elçiler kendilerini İsa peygamberin gönderdiğini, hak olan tevhîd dinini davete geldiklerini söylerler.
Uzun süre kendilerinden haber gelmeyince üçüncü elçi (Şem-un Sefa) Antakya'ya gönderilir. (Yasîn Suresi'nin 14. ayetinde geçen olayın bu olduğuna inanılıyor.) Kimliğini açığa vermeden kralın sarayına girer Şem-un Sefa; amacı, kendisinden önce gönderilen iki elçiyi kurtarmaktır. Aradan zaman geçer ve kralın güvenini kazanır Şem-un Sefa. Krala kendisinden önce şehre gelerek hastalara şifâ verdiklerini söyleyen elçileri imtihana tâbi tutmayı teklif eder. Kral, kabul eder ve elçileri çağırtır. Arkadaş oldukları hâlde birbirlerini tanımamazlıktan gelir elçiler. Oyunun bir parçasıdır bu. Şem-un Sefa arkadaşlarına: "Nereden gelip nereye gidersiniz, sizi kim gönderdi?" diye sorar. Elçiler kendilerini İsa peygamberin gönderdiğini, hak olan tevhîd dinini davete geldiklerini söylerler.
Bunun üzerine Şem-un Sefa "madem sizi bir peygamber gönderdi, elinizde bir delil olmalı" der. Hastalıklara şifa veren elçiler ölüleri de diriltebildiklerini söylerler. Sarayda henüz yeni vefat eden birini elçilerin huzuruna getirirler ve diriltmelerini isterler; onlar da Allah'ın izniyle diriltirler. Dirilen kişi, "Ey Antakya halkı, siz de öldükten sonra benim gördüğüm azabı görmek istemiyorsanız beni kurtaran bu üç kişiye uyun" der ve bu esnada Şem-un Sefa'nın da kim olduğu ortaya çıkar. Kral şaşkındır, sorar: "Şem-un Sefa, sen de mi onlardansın?" Bozuntuya vermez Şem-un Sefa, krala dönüp, "Kralım, bu elçiler olağanüstü bir hâl gösterdi. Putlarına söyle, onlar da marifetlerini göstersinler" der. Tabi kral bilir putlarının böyle hünerlerinin olmadığını... Yemeyen, içmeyen, konuşmayan putlar ne yapabilir ki?
Bunun üzerine Şem-un Sefa "madem sizi bir peygamber gönderdi, elinizde bir delil olmalı" der. Hastalıklara şifa veren elçiler ölüleri de diriltebildiklerini söylerler. Sarayda henüz yeni vefat eden birini elçilerin huzuruna getirirler ve diriltmelerini isterler; onlar da Allah'ın izniyle diriltirler. Dirilen kişi, "Ey Antakya halkı, siz de öldükten sonra benim gördüğüm azabı görmek istemiyorsanız beni kurtaran bu üç kişiye uyun" der ve bu esnada Şem-un Sefa'nın da kim olduğu ortaya çıkar. Kral şaşkındır, sorar: "Şem-un Sefa, sen de mi onlardansın?" Bozuntuya vermez Şem-un Sefa, krala dönüp, "Kralım, bu elçiler olağanüstü bir hâl gösterdi. Putlarına söyle, onlar da marifetlerini göstersinler" der. Tabi kral bilir putlarının böyle hünerlerinin olmadığını... Yemeyen, içmeyen, konuşmayan putlar ne yapabilir ki?
HABİBİ NECCAR ŞEHİT EDİLİR
Kralın bu olaydan sonra iman ettiği bilinir, rivayetler bu yöndedir. Fakat halkı, davete icabet etmez, aksine inkâr yoluna giderler. Büyü yapmakla suçlarlar elçileri. Atalarının dininden vazgeçmeyen halk elçileri taşa tutar. Bunu duyan Habib-i Neccar gelir şehre koşarak ve der: "Ey kavmim, sizden hiçbir karşılık beklemeyen bu kimselere uyun. Onlar doğru yola ermiş olanlardandır." (Bu olayın Yasîn Suresi 20-22. ayetlerde geçen olay olduğuna inanılır.) Halk, elçilerin getirdiği dine inandığı, atalarının dinine ihanet ettiği gerekçesiyle Habib-i Neccar'ı da taşlayarak şehit eder.
Kralın bu olaydan sonra iman ettiği bilinir, rivayetler bu yöndedir. Fakat halkı, davete icabet etmez, aksine inkâr yoluna giderler. Büyü yapmakla suçlarlar elçileri. Atalarının dininden vazgeçmeyen halk elçileri taşa tutar. Bunu duyan Habib-i Neccar gelir şehre koşarak ve der: "Ey kavmim, sizden hiçbir karşılık beklemeyen bu kimselere uyun. Onlar doğru yola ermiş olanlardandır." (Bu olayın Yasîn Suresi 20-22. ayetlerde geçen olay olduğuna inanılır.) Halk, elçilerin getirdiği dine inandığı, atalarının dinine ihanet ettiği gerekçesiyle Habib-i Neccar'ı da taşlayarak şehit eder.
Başka bir rivayette Habib-i Neccar'ın şehit edilmesi dağda gerçekleşir. Öfkeli halk, Habib-i Neccar'ın başını gövdesinden ayırır ve şehrin doğusundaki dağdan yuvarlanan başı bugün caminin bulunduğu yere kadar gelir. Hatta camide yer alan Habib-i Neccar Ziyaretgâhı'nda sadece başının bulunduğu, gövdesinin de dağda olduğu söylenir.
Pek çok rivayet var!
Başka bir rivayette Habib-i Neccar'ın şehit edilmesi dağda gerçekleşir. Öfkeli halk, Habib-i Neccar'ın başını gövdesinden ayırır ve şehrin doğusundaki dağdan yuvarlanan başı bugün caminin bulunduğu yere kadar gelir. Hatta camide yer alan Habib-i Neccar Ziyaretgâhı'nda sadece başının bulunduğu, gövdesinin de dağda olduğu söylenir. Allah CC selamı bereketi Rahmeti üzerinize olsun.
METİN ALKAN
EĞİTİMCİ YAZAR

 



352 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

ŞU AHİR ZAMANDA KIYAMET ALAMETLERİ - 31/08/2024
ŞU AHİR ZAMANDA KIYAMET ALAMETLERİ
MUHARREM AYI- AŞURA GÜNÜ ÖNEMİ VE DEĞERİ - 17/07/2024
MUHARREM AYI-AŞURA GÜNÜ ÖNEMİ VE DEĞERİ
DİNİMİZDE KUL HAKLARI - 19/04/2024
DİNİMİZDE KUL HAKLARI
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ - 18/03/2024
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
ORUÇ AYI RAMAZAN'IN ÖNEMİ - 12/03/2024
ORUÇ AYI RAMAZAN'IN ÖNEMİ
İSRA VE Mİ'8AC - 06/02/2024
İSRA VE Mİ'RAC
EBU UBEYDE BİN CERRAH - 21/12/2023
EBU UBEYDİ BİN CERRAH
ORTAASYADA ANADOLUDA BALKANLARDA AVŞAR TÜRKLERİ - 24/11/2023
ORATASYADA ANADOLUDA BALKANLARDA AVŞAR TÜRKÜLERİ
NAMAHREMDEN SAKINMAK - 29/09/2023
NAMAHREMDEN SAKINMAK
 Devamı
LİDER TARIM
 
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam630
Toplam Ziyaret6733245